i̇nsan doğru olanda çiçek açmalı. bazen uğruna her şey iyi gider. çiçek açmaya kalktığında yanlış kişiye açtığını anlarsın. i̇nsan kendini anlayana çiçek açmalı.
bize kimse çiçek açmadı.
derin bir iç çektim
ne geceye bıraktım bunu
nede başka birisine
her üzüldüğüm akşamda
onu benden başka kimse anlamayacaktı
açılıyor kapılar sana doğru
ben kapattım,
bekliyorum birisini açmasını
bana ne acı
vah vah genç idim
sana yazdım onca şiir, söz, beste
şimdi kim bilir kiminle sabah ezanını bekliyorsun.
bu şiirim, o sözüm, o bestem
vah bana yine vah
ne acı veriyormuş bu duygu
yazdıklarımı anlamam, başkasına anlamsız kılmam
ilkokul birinci sınıfta bir arkadaşım vardı. durumları pek iyi değildi. bunu anlamak için çocuğa bakmak yeterliydi. çocuk derslerinde başarılı değildi. çoğu şeyi yapamıyordu. bir de sınıfta durumu yerinde birisi vardı, dersleri de iyiydi. bu içten içe geçen silgiler vardı. hala var mı bilmiyorum. durumu olan çocuk bunu sınıfta kaybettiğini iddia etti. dersin tam ortasında bağırdı silgim yok diye. erkek hocamız doğrudan o çocuğun yanına baktı. ön arkaydı oturma pozisyonları. çocuk ben almadım dediyse de hoca dinlemedi. çocuğu suçlu ilan etti, bağırdı, çağırdı. arada şiddetli şekilde ellerini kafasını tuttu. durumu iyi olan çocuk ağlayarak " biz ona silgi veriyoruz vb" cümleler söyledi. hocamız daha çok sinirlendi. çocuğa tokat atmaya başladı. çocuk ağladı. belliki ilk değildi ona tokatlar atılması. çocuk dayanamadı ağlamaya başladı. hoca sağ sol tokat ata ata durdu. sonunda sonuç çıkmayınca bıraktı. aradan az süre geçti. olaylardan sonra kitapları kaldırınca varlıklı çocuk "kalemimi buldum" dedi. kitabın arasında çıktı dedi. üst üstte kitapları koyunca bulamamıştı. sonrasında kuru bir özür diledi. sonrası bunu anlatmak bana kaldı..